Zuhuratbaba mah. Yüce Tarla cad. No:69 Daire:13 Bakırköy-İstanbul 0501 328 76 75

Akademik Makaleler

Özge Özdal Zincir ile Röportaj

Özge Özdal Zincir ile Röportaj

Kaynak: https://www.geldishek.com/dis-hekimi-ozge-ozdal-zincir-ile-roportaj/

1.Bize kendinizi tanıtabilir misiniz?

Merhaba arkadaşlar, ben Dr. Öğretim Üyesi Özge ÖZDAL ZİNCİR. 2011 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden yüksek lisans derecesinde, 2015 yılında da İstanbul Üniversitesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı’ndan doktora derecesinde mezun oldum. Akademik hayatıma Beykent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaparak devam ettim. Aynı zamanda uluslararası ve ulusal indekslerde taranan dergilerde çok sayıda makalelerim, uluslararası konferanslarda da çok sayıda poster ve sözlü sunum bildirilerim bulunmaktadır. Akademik hayatımın paralelinde özel klinik ve muayenehanelerde Ağız, Diş ve Çene Cerrahı olarak görev yapmaktayım. Evli ve bir çocuk sahibiyim.

2.Ağız diş ve çene Cerrahisi alanını tercih etmek isteyen diş hekimliği öğrencilereine tavsiyeleriniz nelerdir, hangi yolları izlemeleri gerekir, hangi öğrenci profili bu uzmanlık alanı için uygundur?

Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi alanı isminden de anlayabileceğiniz gibi diş hekimliğinin diğer uzmanlık alanlarına nazaran biraz daha stresli fakat bir o kadar da keyifli bir branştır. Bu alanı tercih etmek isteyen öğrenci arkadaşlarıma öncelikli tavsiyem, bu alana uygun bir karakterleri olup olmadığından emin olmalarıdır. Çünkü bildiğiniz gibi diş hekimliği uygulamaları, toplumumuz tarafından genellikle korkulu bulunan uygulamalardır. Bir de bunun üzerine hastalara ‘sizi şöyle ameliyat edeceğiz, böyle dikişler atacağız’ dediğimizde [?] kaygıları doğal olarak daha da artmaktadır. İşte bu noktada cerrahın soğuk kanlılığını koruyarak kendinden emin üslubuyla hastanın endişesini azaltması, aynı zamanda yapılacak işlemlerin komplikasyon risklerini öngörebilir bir tecrübeye ve bilgi birikimine sahip olması gerekmektedir. Bu yolda yürümeye karar verdiğinizde her zaman alanımızla ilgili yenilikleri ve ilerleyen teknolojiyi takip etmeleri gerekmektedir. Çünkü mezun olduğumuz bilgilerin doğruluk geçerlilikleri uzun vadede değişebilmekte, daha pratik ve etkili yöntemlere yerlerini bırakabilmektedir. Bu alanda uzmanlaşmak için iki alternatifiniz bulunmaktadır. Biri üniversite bittikten sonra bu alanda açılan doktora programları, diğeri ise yine lisans eğitiminden sonra DUS adındaki uzmanlık sınavında başarılı olmaktır. Sonrasında 3-6 yıl arasında değişen lisansüstü eğitimle bu alanda uzman olabilirsiniz.

3.Pandemi süreci çalışma hayatınızı nasıl etkiledi, ne gibi önlemler aldınız, bu sürecin diş hekimliği üzerine olumlu ve olumsuz etkileri nelerdi?

Pandemi süreci tüm dünyayı etkilediği gibi bizim çalışma hayatımızı da olumsuz yönde fazlasıyla etkiledi. Bizim mesleğimizin klinik kısmı aerosol yaratan cihazları kullanmaktan ibaret olduğu için enfeksiyona oldukça açık olan riskli bir grubuz. Normal zamanda da kendimizi ve hastalarımızı koruyucu önlemler alarak çalışırız ve çalışmak zorundayız. Fakat tedavisi olmayan hastalığın varlığı, bizi çok daha fazla önlem almaya, randevu aralarında tüm kliniğin sterilizasyonu sağlanarak az sayıda ve sadece zorunlu acil tedavileri uygulamaya neden oldu, hala da oluyor. Bu süreçte mümkün mertebe az kişiyle az temas, hijyene önem vermek ve maskelerimizi doğru kullanmak olmazsa olmazımız olmalı. Bu dönemin olumsuz tarafları ağır bassa da olumlu tarafları da olmadı değil. Okumam gereken bir dağ olmuş kitap listemi epeyce hafiflettim mesela. Yazmam gereken makalelerimi yazabilmek için uzunca bir zaman bulmuş oldum. Bedensel olarak dinlenme fırsatı da bulmuş oldum. Bunlarda bu sürecin kendi açımdan olumlu taraflarıydı diyebilirim.

4.El becerisi ön planda olan diş hekimliği mesleğimizde el becerisi zayıf olan diş hekimliği  öğrencilerine geliştirebilmeleri için neler önerirsiniz?

Diş hekimliğinin tüm uzmanlık alanları el becerisi gerektiriyor maalesef. Fakat bu beceri doğuştan gelmek zorunda değil. 5 yıllık lisans döneminde hasta bakmaya başlamadan preklinik eğitimi döneminde gerekli el becerisi geliştirme programları uygulanıyor zaten. Bu derslere gereken önem verilirse ekstra bir çabaya gerek olmadığını düşünüyorum. Fakat mutlaka bir hobi edinmenizi öneririm. Çünkü deşarj olmamızı gerektiren bir mesleğimiz var. Bunu da en az bir hobi sahibi olarak ve gereken önemi vererek sağlayabilirsiniz. Örneğin; resim ya da heykel gibi sanatlarla uğraşırsanız el yeteneğinizin gelişmesine de katkıda bulunabilirsiniz. Böylece 1 taşla 2 kuş vurmuş olursunuz. [?]

5.Uzmanlıktan sonra yönelebileceğimiz iş olanakları sizce nelerdir?

Uzmanlıktan sonra mesleğinizi icra edebileceğiniz farklı çalışma platformlarına sahip olabilirsiniz. Bunlardan bir tanesi kendi kliniğinizi açabilirsiniz. Kliniğinizde sadece kendi uzmanlık uygulamalarınızı yapıp diğer işlemler için başka diş hekimleri çalıştırabilirsiniz. Ya da her işlemi yapabildiğinize inanıyorsanız başka hekim çalıştırmanıza gerek kalmaz. Bir diğer çalışma alanı, özel kliniklerde haftanın belirli günlerinde 3 ayrı yerde çalışabilirsiniz. Bir başka seçenek, yılın belirli dönemlerinde kadro açılmasıyla kuraya başvurup kamuda da çalışabilirsiniz. Akademik olarak devam etmek isterseniz eğer, üniversitelerin istedikleri yayın kriterlerini sağlayarak bu yolu da seçebilirsiniz.

6.Çene ve çevre bölgelerde tespit ettiğiniz herhangi bir kanser vakası oldu mu, olduysa bunun teşhis ve tedavi süreci nasıl gelişti?

Doktora eğitimim sırasında oral bölgede tespit ettiğim kanser vakaları oldu. Teşhisi çok kolay olmamakla birlikte 2 haftadan fazla geçmeyen oral yaraların varlığında biyopsi alarak durum değerlendirmesi yapılmalıdır. Tedavi sürecine geldiğimizde metastaz olma ihtimaline karşılık bu tür vakalarda onkoloji uzmanları ve kulak burun boğaz uzmanlarıyla birlikte multidisipliner bir tedavi planlaması yapılmalıdır.

7.20’lik dişlerde sorun olmasa da çektirilmeli mi? Çekim sonrası nelere dikkat etmek gerekir?

20 yaş dişlerinin farklı çekim endikasyonları vardır. Eğer ortodontik tedavi sırasında ve sonrasında çekim endikasyonu verilmediyse sorun çıkarmayan bu dişlerin çekilmesi gereksizdir. Fakat diş dizimini bozma ihtimali olan, enfeksiyon yaratan, komşu dişlerin çürümesine neden olan 20 yaş dişleri çekilmelidir. Çekim sonrası reçete edilen ilaçlar hasta tarafından düzenli kullanılmalı, sigara ilk bir hafta içilmemeli, oral hijyene dikkat edilmeli ve şişlik bekleniyorsa buz uygulaması yapılmalıdır.

8.Cerrahi implant tedavileri hangi durumlarda yapılır, kimlere yapmak sakıncalıdır?

İmplant tedavisi, günümüz diş hekimliğinde en fazla yapılan tedavilerden bir tanesidir. Bu tedavi tek diş eksikliğinde, parsiyel diş eksikliğinde ve tam dişsizlikte uygulanabilir. İmplant destekli protezlerle hastalar çok konforlu kullanabildikleri dişlere sahip olabilmektedirler. Fakat her tedavide olduğu gibi implant tedavisinde de doğru teşhis ve tedavi gerekir. Çene gelişimini tamamlamış yetişkin, kontrol altında olmayan sistemik hastalığı bulunmayan, yeterli kemik hacmi bulunan (yeterli kemiği yoksa da ileri cerrahi uygulamalarda yeni kemik oluşumu sağlanarak) her bireye implant tedavisi yapılabilir. Fakat kontrol altında olmayan diyabet hastaları, baş-boyun bölgesinden yakın zamanda radyoterapi gören hastalar, çocuk hastalar, bifosfonat ya da kortizon grubu ilaçları kullanan hastalar bu tedavi için uygun olmayan ve konsültasyon gerektiren hastalardır.

9. Ağız, diş ve çene cerrahisi enjeksiyon yapma yetkisi verebilir mi, herkese yapılıyor mu, dezavantajları /avantajları nelerdir, bu uygulamaya kısaca değinir misiniz?

Enjeksiyon, günümüz tedavilerinin en popülerlerindendir. Birçok alanda kullanılan bu teknik diş hekimliği alanlarında da uygulanmaktadır. Bu uygulamayı yapabilen her hekim yapabilmektedir. Bu aslında bir toksindir ve uygulanan kaslarda işlev kısıtlaması yaratır. ‘Bruksizm’ isimli diş sıkma hastalığında çiğneme kaslarından olan masseter ve temporal kaslar oldukça fazla gelişir ve bu kaslarda ağrı meydana gelir. Böyle vakalarda tedavi amaçlı bu kaslara enjeksiyon uygulaması yapılarak fazla gelişen kas dokusunun zayıflaması sağlanır. Böylece hastaların diş sıkması azalır. Aynı zamanda ‘gummy smile’ denilen gülümseme sırasında dişetlerinin fazla görünmesinden rahatsız olan hastalarda nazolabial alanlara enjeksiyon uygulanarak buradaki kasların etkisi düşürülerek dişeti görünümü azaltılır.

10.Diş hekimi fobisi olan hastalarınızın genel anestezi ve sedasyon altında cerrahi tedavilerini yaptığınız oldu mu, riskleri nelerdir?

Diş hekimi fobisi olan hastalara cerrahi tedavileri, genel anestezi veya sedasyon altında oldukça fazla uygulamaktayım. Lokal anesteziyle yapılan aynı işlemlerin, genel anestezi ya da sedasyonla yapılmasının, hekim olarak kendi açımdan daha konforlu olduğunu söyleyebilirim. Çünkü fazla dikkat gerektiren işlemler olan cerrahi işlemlerde hastanın hareketsizliği çok önemlidir. Aynı zamanda genel anestezide bir ekartörle ağız açıklığı sağlandığından dolayı hastanın çenesinin yorulmasından dolayı kapatma ihtimali de ekarte edilmiş oluyor. Riskleri konusunda gelince, sedasyona ya da genel anesteziye uygunluğu operasyon öncesi genel anestezi uzmanı tarafından testlerle belirlendiği için çene cerrahları açısından bir risk teşkil etmemektedir.

Güzel sorularınız için sizlere teşekkür ederim. Umarım bir farkındalık ya da fayda sağlayabilmişimdir. Hepinize keyifli, huzurlu ve tatmin olduğunuz bir öğrencilik ve meslek hayatı diliyorum. Benimle iletişime geçmek isteyen arkadaşlarım ozgeozdalzincir@gmail.com  mail adresimden ya da dr. ozgezincir instagram hesabımdan benimle irtibat sağlayabilir. Sevgilerimle…

 

read more
Diş gıcırdatma neyin habercisi?

Diş gıcırdatma neyin habercisi?

Kaynak: https://www.yenimesaj.com.tr/dis-gicirdatma-neyin-habercisi-H1338186.htm

Diş sıkma ya da gıcırdatmanın (buruksizm) sık rastlanan bir çene eklemi hastalığı (TME) belirtisi olduğunu vurgulayan Özel Meltem Diş Poliklinikleri Ağız ve Çene Cerrahisi Uzmanı Özge Özdal Zincir, “Dişlerin sıkılması veya gıcırdatılması yorulmuş olan kaslara aşırı stres yükler ve bu da kafa, boyun, ense ve omuzlarda ağrıya neden olabilir” dedi 

Özel Meltem Diş Poliklinikleri Ağız ve Çene Cerrahisi Özge Özdal Zincir, çene eklemi hastalığı belirtileri hakkında önemli bilgiler verdi. 

Baş ağrılarının TME hastalarının en sık rastlanan şikayetlerinden olduğunu vurgulayan Zincir şunları söyledi:

“Bu ağrılar migren ağrılarıyla karıştırılabilir. TME kaynaklı baş ağrıları özellikle şakak bölgesinde, gözlerin arkasında, başın arkasında, boyun ve omuzlardadır. Migren ağrıları tek taraflıdır.
Ağrı görsel olarak rahatsızlıkla veya ışıkla oluşur. Bu tür ağrıların tedavisi daha farklıdır. Eğer migren ağrısından şüpheleniyorsanız bir nöroloğa danışmalısınız. TME probleminiz varsa bu konuda uzmanlaşmış bir diş hekimi ile görüşmelisiniz.

Gıcırdama seslerine dikkat

TME sorunlarının en sık rastlanan belirtilerinden biri çene ekleminden klik, tıkırtı, gıcırdama gibi seslerin gelmesidir.

Hasta ağzını açtığında çene eklemi ileriye doğru hareket eder ve yerinden çıkmış disk üzerinden kayar ve tam bu sırada klik sesi duyulur. Krepitus denen gıcırdama sesi ise, kemiğin kemiğe sürtmesi ve yerinden çıkmış diskin tamamen deforme olduğunu gösterir.
Diskin amacı alt çene (kondil) ile üst çenedeki glenoid fossa arasında yastık görevi görüp korumaktır. Bu koruyucu disk deforme olduğunda ve yerinden çıktığında iki kemik birbirine sürter ve krepitus denen sesler ortaya çıkar.

Bir başka semptomda açma kapama sırasında meydana gelir. Hekimler klik sesinin geldiği safhada tedavi etmeye çalışırlar ve gıcırdama, açma-kapama gibi durumlarda ağrı oluşumunun olduğu evreye kadar beklemek istemezler.”

Kulak çınlaması ve uğuldaması varsa…

“Hastalar kulak çınlaması, uğuldaması gibi sesler duyuyorsa ya da herhangi bir kulak enfeksiyonu olmaksızın tıkanıklık gibi bir sorun yaşıyorlarsa TME’nin iskeletsel bir sorun taşıdığının göstergesi olabilir” diyen Zincir şöyle devam etti: “Diğer semptomları da duymada zayıflık, uğuldama ve denge kaybıdır. Eğer eklem çok geride ve disk de çok önde konumlanmışsa çiğneme kaslarında spazma neden olabilir.
Eğer kulak burun boğaz uzmanınız duyma sorununuza ve diğer semptomlara bir neden bulamazsa bu alanda uzmanlaşmış bir diş hekimine görünmelisiniz.

Beyin derin uyku basamaklarına ulaşılmasını engeller ve rahat bir uyku olmaz. Hastalar yeteri kadar dinlenemez ve gün boyu uykusuzluk, enerji eksikliği sorunu yaşar.
Uyku problemi yaratan bir diğer sebep de, sıkma ve gıcırdatma sonucunda yanlış konumlanan diskle birlikte oluşan kas spazmları ve gerilmelerinin yarattığı ağrıdır.

TME disfonksiyonunun (fonksiyon bozukluğu) meydana getirdiği diğer bir belirti de depresyondur Bu hastalar sürekli artan ve çözümü olmayan kronik ağrıdan şikayetçilerdir.
Depresyon hem dişhekimi için hem de medikal doktor için bir sorun oluşturuyor. Eğer ağrı enfeksiyon, tümör, beslenme bozukluğu, sistemik hastalıklar, alerji veya travmadan kaynaklanıyorsa başka bir uzmanın görüşü alınmalıdır.”

 

 

read more
20 yaş dişleri ne zaman çekilmeli?

20 yaş dişleri ne zaman çekilmeli?

Kaynak: https://www.dha.com.tr/saglikyasam/20-yas-disleri-ne-zaman-cekilmeli/haber-1825141

Genellikle 25 yaşından önce gelişen, üçüncü büyük azı dişi olan 20 yaş dişlerinin yaratacağı sorunlara dikkat çeken Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Özge Özdal Zincir, “Bu dişlerin komşu dişler üzerinde çürük, diş eti iltihabı, doku hasarına bağlı kistik yapı oluşturması veya diş dizimini bozması durumunda çekilmeleri gerekmektedir” dedi.

20 yaş dişlerinin tamamen gömülü, kısmen gömülü ya da tamamen sürmüş üçüncü büyük azı dişleri olduğunu belirten Zincir, “Bu tam gömük veya yarı gömük 20 yaş dişleri komşu dişlere temasında çürük, diş eti iltihabı, kist oluşumlarına sebep olurlar. Yaptıkları baskı sonucunda ise diş dizilimlerini bozabilirler. Gömülü 20 yaş dişleri, tam olarak sürememiş ve çenenin en arkasında bulunan dişlerdir. Üst ve alt çenede ikişer tane olmak üzere toplamda 4 tane 20 yaş dişi vardır. Bazı kişilerde bu sayı dörtten daha az olmakla beraber hiç oluşmayabilir” diye konuştu.

“ÇÜRÜK VE İLTİHABA NEDEN OLABİLİR”

20 yaş dişlerinin komşu dişler üzerindeki yarattığı etkiye bağlı olarak çekilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Özge Özdal Zincir şu ifadeleri kullandı:

“20 yaş dişlerinin sürmesi için alt veya üst çene kemiğinde yeterli alanın bulunmaması ve 20 yaş dişinin normalden çok daha farklı bir yerde konumlanması bu dişlerin kısmi bir şekilde çıkmasına veya hepsinin gömülü bir şekilde kalmasına neden olabilmektedir. Bu dişlerin komşu dişler üzerinde çürük, diş eti iltihabı, doku hasarına bağlı kistik yapı oluşturması veya diş dizimini bozması durumunda çekilmeleri gerekmektedir.”

Genellikle 25 yaşından önce gelişen, üçüncü büyük azı dişi olan 20 yaş dişlerinin yaratacağı sorunlar hakkında konuşan Zincir, “Konumlarının kötü olması itibari ile kısmen ağız ortamına açılan 20 yaş dişleri yiyecekleri tutmaktadır. Bu da bakterilerin çoğalmasıyla diş çürüklerine ve kokuya neden olmaktadır. Kısmi olarak çıkan dişler düzgün bir şekilde yer bulamadıkları için, fırçalama veya diş ipi kullanımını güçleştirmektedir. Kısmen çıkan 20 yaş dişleri bakterilerin diş etine girmesi için ortam oluştururlar. Bu da enfeksiyon riskini arttırarak çenede ağrı ve şişliğe neden olur. Çıkmak için yeterli alan bulamayan 20 yaş dişleri diğer dişleri iterek sıkışıklığa neden olmaktadır.  Gömülü veya yarı gömülü dişin etrafında kist oluşması muhtemeldir. Bu kist zamanla komşu dişlerin köklerine zarar vermekle beraber dişlerin tutunduğu kemiği de aşındırmaktadır” dedi.

İstanbul Gelişim Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Özge Özdal Zincir, konuşmasını şöyle sonlandırdı:

“20 yaş dişleri, komşu dişleri de etkileyebildiği için muayene sırasında hekiminiz sağlıklı dişlerin zarar görüp görmediğine, ağrı ve enfeksiyon olup olmadığına, kist veya tümör oluşumuna, enfeksiyon riski taşıyıp taşımadığı gibi bir çok farklı parametreye bakarak buna karar verebilir. Yaşattığı problemler nedeni ile çoğu zaman 20 yaş dişlerinin çekilmesi uzun dönemde daha sağlıklı bir ağız için gerekmektedir. 20 yaş dişleri ağrısı olmasa da hastalık potansiyeli taşıyabilir. Ağız hijyeni problemleri yarattığı için birçok farklı soruna neden olabilir. Hekiminiz muayene sırasında size tüm detayları anlatarak 20 yaş dişinin çekilip çekilmemesi gerektiğini söyleyebilir.”

 

read more
Özge Özdal Zincir Milliyet Blog

Özge Özdal Zincir Milliyet Blog

Kaynak: http://blog.milliyet.com.tr/ozgeozdalzincir

1988 Balıkesir doğumluyum. 2006 yılında, Fatma Emin Kutvar Anadolu Lisesinden mezun oldum. 2011 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi yüksek lisans mezunuyum. 2015 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı’nda doktora eğitimini tamamladım..

read more
The Use of Photodynamic Therapy on Medication Related Osteonecrosis of the Jaws: An Animal Study

The Use of Photodynamic Therapy on Medication Related Osteonecrosis of the Jaws: An Animal Study

Background/Aim: Bisphosphonate-related osteonecrosis of the jaw (BRONJ) was first introduced in 2003 and its scope was expanded by the name medication-related osteonecrosis of the jaw (MRONJ), since 2014. This study aimed to evaluate the effects of photodynamic therapy (FDT) on tissue samples by histopathological and histomorphometric examination and serum TRACP-5b (Tartrateresistant acid phosphatase-5b) measurement in rats

Yayının tamamını okumak için lütfen tıklayınız.

read more
Diş hekimliğinde dün ve bugün

Diş hekimliğinde dün ve bugün


Günümüz diş hekimliği kliniklerinde estetik, fonksiyon ve fonasyon ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik tedavilerinin yanında, baş-boyun bölgesinden travma alınması sonucu meydana gelen sert doku yaralanması tedavileri de oldukça sıklıkla uygulanmaktadır. Bu yaralanmalar ve tedavileri; kemik yaralanmaları ve Temporomandibular eklem (TME) yaralanmaları olarak iki ana başlıklar ile alt başlıkları halinde sınıflandırılabilmektedir.

Yayının tamamını okumak için lütfen tıklayınız.

read more